Fonksiyonel gıdaların tarihçesi oldukça eskiye dayanmaktadır. 1980’li yıllarda Japonya’da yapılan araştırmaların ardından fonksiyonel gıdalar terimi ilk kez kullanılmaya başlandı. Japon Sağlık Bakanlığı fonksiyonel gıdaların yararını bilimsel verilere dayandırmak ve gıda güvenliğini sağlamak amacıyla “Sağlık İçin Spesifik Gıda” anlamına gelen FOSHU (Food for Spesific Health Use) adında bir etiketleme sistemi geliştirdi. 1990’larda ABD ve Avrupa’nın da dikkatini çeken bu gıdaların bileşenleri üzerine araştırmalar yapıldı. 2000’li yıllarda ise gıda endüstrisinin merceğine takılan bu trend vitamin, antioksidan, mineral gibi bileşenler içeren ürünler geliştirilmesine öncülük etti.
Günümüz dünyasında insanlar gıdalardan yalnızca geleneksel beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için değil, aynı zamanda ortaya çıkabilecek hastalıkların önlenmesi ve risklerin elimine edilmesi; fiziksel ve zihinsel iyi oluş halinin artırılması için yararlanmaktadır. Bu noktada fonksiyonel gıda şemsiyesi bireylerin spesifik fayda edinmesi için geniş yelpazede ürün çeşitliliği sunmaktadır. İçerisinde bulunan yüksek oranda vitamin, antioksidan, mineral, lif, probiyotik, Omega-3 ve 6 yağ asitleri gibi biyolojik olarak aktif bileşenler sayesinde kalp hastalıkları, obezite, diyabet gibi hastalıkların riskinin minimize edilmesi; bağışıklık sisteminin desteklenmesi; beyin gelişiminin desteklenerek zihinsel performansın artırılması beklenen etkilerdir. Fonksiyonel gıda doğal gıdalar veya, içerisine bir bileşen ilave edilmiş, içerisinden bir bileşen çıkarılmış, bir ya da daha çok bileşeni değiştirilmiş veya birleştirilmiş gıdalar halinde karşımıza çıkabilir.
İçerisinde temel beslenmenin ötesinde spesifik olarak fayda görebileceğimiz bileşenleri barındıran fonksiyonel gıdaların bazıları:
1-Probiyotikler: Bağırsak florasını dengeleyerek sindirim sistemini destekler ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Yoğurt ve kefir en yaygın olarak tüketilen probiyotiklerdir. Çay fermentasyonu ile yapılan Kombucha ise probiyotik içecek olarak bilinmektedir.
2-Omega-3 ve Omega- 6 Yağ Asitleri: Ceviz, chia ve keten tohumu gibi bitkisel kaynaklar Omega 3 içerir. Balık yağında yüksek miktarda bulunur ve kalp sağlığını destekler. Beyin ve göz sağlığını desteklemede kritik öneme sahiptir. Omega 6 yağ asidi ise bitkisel yağlardan olan soya yağında bulunmaktadır.
3-Lif Açısından Zengin Gıdalar: Tam tahıllar, sebze ve meyveler, baklagiller, kuruyemiş ve tohumlar lif açısından zengin gıdalardır. Başlı başına tüketildiğinde ya da gıdaların içerisine konulduğunda sindirim sistemini düzenler, kalp hastalıkları riskini azaltır, uzun süre tok tutarak kilonun düzenlenmesine yardımcı olur, kan şekeri kontrolü özelliğiyle Tip 2 Diyabetin yönetilmesine katkı sağlar.
4-Antioksidanlar: Aktioksidanlar kalp- damar hastalıkları riskini azaltır, bağışıklık ve sindirim sistemini destekler, oksidatif stresin vücuttaki etkisini azaltır ve göz sağlığını destekler. Yaban mersini, yeşil çay, koyu yapraklı sebzeler, tahıl taneleri, ceviz, badem gibi kuruyemişler, chia ve keten tohumu gibi tohumlar, zerdeçal ve zencefil gibi baharatlar en önemli antioksidanlardır.